Gazi GÜNDÜZALP

Gazi Gündüzalp Osman Bey’in dedesi, Ertuğrul Gazi’nin Babası, Hayme Ana’nın eşidir.

Oğuzların Kayı aşiretinin damgası lYl şeklinde yanlarda iki ok ile ortada bir yaylı oktur.

Kayı’nın manası muhkem, kuvvet ve kudret sahibi demektir.

Türk boyları göç esnasında değişik yönleri ve yolları tercih etmişlerdir. Kayı boyu da dokuzuncu asırdan sonra Aral havzasından hareket edip Ceyhun’u geçerek Horasan’a, oradan Azerbaycan ve Ahlât’a, oradan da Hasankeyf ve Harput’a daha sonra da I. Alaeddin Keykubad (1219–1236) tarafından kendilerine verilen Ankara’nın batısındaki Karacadağ bölgesine bilahare de III. Gıyaseddin Keyhüsrev (1264–1283) tarafından kendilerine kışlık ve yazlık olarak tahsis edilen Söğüt ve Domaniç bölgesine vararak 3500 km. kadar olan göçü tamamlamışlardır.

Kayı boyu bahsedilen göçü onücüncü yüzyılın ikinci yarısında 400 çadır ile, boy beyi Gazi Gündüzalp yönetiminde yapmıştır.

Gazi Gündüzalp’in eşi Hayme Ana olup; Sungurtekin, Gündoğdu, Ertuğrul ve Dündar adında dört oğlu vardır.

Anılan göç sırasında Gazi Gündüzalp Ankara’nın Beypazarı İlçesi Hırkatepe Köyü’nde Rumların yaptığı bir baskın sırasında şehit olmuştur. Mezarı buradadır ve tarih boyunca korunarak adına yakışır şekilde türbe haline getirilmiştir. Köy halkı askere gönderdikleri gençlerini hep birlikte dua ile buradan uğurlamış, hacet bayramı ve yağmur duası törenlerini burada yapmışlardır. Bu töre bugün de böyledir.

Caber kalesi yakınında mezarı bulunan Süleyman Şah’ın Gazi Gündüzalp ile aynı kişi olduğu söylenmektedir. Zira birçok Türk büyüğünün ayrı ayrı yerlerde türbe makam mezarları vardır. Lozan Antlaşması’na göre Caber kalesi yakınındaki Süleyman Şah türbesi Türkiye’ye bırakılmış ve burada Türk askeri birliği bulundurmak ve Türk Bayrağı çekmek hakkı verilmiştir. Bu konuyu tarih araştırmaları sonuçlandıracaktır. Ancak, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunan ve İbrahim ARTUK tarafından Osman Gazi’ye ait olduğu tespit edilen sikkede(parada) Osman bin Ertuğrul bin Gündüzalp yani Gündüzalp oğlu Ertuğrul oğlu Osman yazılıdır. Bu paranın üzerindeki yazı Ertuğrul Gazinin babasının Gündüzalp olduğu görüşünü kesinleştirmiştir.

para
para2

Hırkatepe Köyü göç yolu üzerinde, Köroğlu Dağlarının uzantısı Aladağ ve Keltepe’nin güney eteklerinin paralelindeki derin vadidedir. Baskın yeri olarak uygundur. Hırkatepe Köyü’ne Elmabeli(1.125 m.) geçidi ile ulaşılır. Gazi Gündüzalp şehit olduğu yerde toprağa verilmiş, mezarının bulunduğu yere Kayı boyundan 40 kişi bırakılmış, mezara sahip olmaları ve orayı yurt tutmaları sağlanmıştır. Daha sonra Gazi Gündüzalp’in mezarını ziyarete gidenlerin ve gelenlerin Kırka gidelim, Kırka varalım, Kırka’dan geliyoruz demeleri dolayısıyla köyün adı Kırka olarak söylenegelmiş ve benimsenmiştir. Cumhuriyet öncesi ve ilk yıllarında ‘Kırka Köyü’ olarak anılan köy, önce ‘Hırka Köyü’ ve 1964 yılında da resmî kayıtlarda Hırkatepe Köyü olarak bugünkü adını almıştır. Ancak, köy sakinleri nerelisin diye sorulduğunda Kırkalıyım diye cevap verir, çevre köyleri de bahsi geçtiğinde halen Kırka olarak anarlar.

Gazi Gündüzalp’ten sonra Kayı boyunu Hayme Ana ve oğlu Ertuğrul selametle göç ettirmiştir. Her Türk Hayme Ana’yı ana bilmiştir. Hayme Ana oğlu Ertuğrul Gazi’ye rehber olmuş, torunu Osman Beyi de BEY olarak yetiştirmiştir. Osman Bey de adını verdiği büyük Türk Devletini kurmuştur. Hayme Ana’ya türbe yapılmış, Ankara’nın bir ilçesine adı verilmiştir. Kütahya İli Domaniç İlçesi Çarşamba Köyünde eylül ayının ilk haftası pazar günü her yıl törenlerle anılmaktadır.

GAZİ GÜNDÜZALP TÜRBESİ

Gazi Gündüzalp’in türbesine tarihte olduğu gibi bugün de hürmet edilmektedir. Türbenin bakımını köyde yaşayan en yaşlı Gündüzalp üstlenmekle beraber; tüm köy halkı türbenin bakım ve onarımında yer almaktadır. Bugün de köyde yaşayan Fatma GÜNDÜZALP ve Zehra GÜNDÜZALP türbenin temizlik başta olmak üzere rutin ihtiyaçları ile ilgilenmektedirler.

Gazi GÜNDÜZALP Türbesi’nin önceki hali;

eskiturbe

Gazi GÜNDÜZALP Türbe’sinin mevcut hali;

cropped-yeniturbe

Gazi Gündüzalp türbesinin eskiyen ahşap+saç yapısı yerine Devlet tarafından taş+beton ile yeni bir bina yaptırılmıştır. Ankara Valisi Yahya GÜR türbenin yeniden inşası için maddi olarak ve yapılacak düzenlemelerle bizzat ilgilenmiştir. Türbenin açılışı da 12.06.2001 tarihinde Başbakan Yardımcısı Dr. Devlet BAHÇELİ tarafından yapılmıştır.

Resimlerdeki türbenin eski görüntüsündeki halini -köy halkının da katkılarıyla- türbenin sorumluluğu kendisinde olan Ömer GÜNDÜZALP yaptırmıştı. 1955-1960 yıllarında, kendisinin de köy muhtarı olduğu dönemde ismini hatırlamadığı Beypazarı Kaymakamının türbeye ait birkaç sayfalık ferman-kitabı alıp, tercüme ettirmek üzere İstanbul’a götürdüğünü, bu arada türbenin Devlet tarafından yaptırılması gerektiğini ve türbe arazi tapusunun Devlete hibe edilmesini istediğini, türbenin arazi tapusunu üzerinde bulunduran amcasının eşi Emine GÜNDÜZALP’in de türbenin yapılacağı bina yerini -diğer kısmı kendisinde kalmak üzere- tapuda Devlete hibe ettiğini, ancak 1960 ihtilalinin araya girmesiyle bu çalışmaların sonuçlanmadığını söylemiştir. Yıllar sonra bu çalışmalar sonuçlandırılmış, Gazi Gündüzalp’in şanına layık bir türbe inşa edilmiştir.

Her yıl haziran ayının ikinci haftası pazar günü adıyla Gazi Gündüzalp türbesinde şölen/tören yapılır. Bu törene çevre köylerden, Beypazarı ve Ankara’dan misafirler ile resmi makam zevatı da iştirak ederler.

Gazi Gündüzalp türbesindeki şölenin bugün uygulanan şekli ile geçmişteki arasında özlemle yâd edilen değişiklikler olmuştur. Geçmişte şölen cuma günü yapılırdı. Sabah erkenden köy erkekleri türbede toplanır, köy halkının bağış yaptığı 40-50 kuzu hayır duaları ile kesilir, pişirilirdi. Köyün kız/erkek bütün çocukları imamın peşinde türbeden başlayarak köyün diğer iki mezarlığını ayrıca köyümüzün -arka dağ yamacında– Erenler tepesinde bulunan aşağı dede ve yukarı dede diye bilinen mevkileri de dolaşarak tekrar türbeye dönerlerdi. Bu gezi yapılırken imamın hayır duasına çocuklar hep bir ağızdan çekerler, âmin sesi tüm vadiyi sarardı. Şölenin kuzu eti de, pirinç pilavı da türbede erkekler tarafından pişirilirdi. Okunan mevlidi şerif ve hatim dualarının ardından -özellikle yağmur duası- yemeğe oturulur ve önce büyüklerin nezaretinde çocuklar doyurulur veya çocuklar büyüklerin sofralarına dağıtılır hep birlikte yenirdi. Pişen et ve pilav hazır olarak kadınlara verilir onlar da kız çocukları ile birlikte yerlerdi. Yemeğin tatlısı da tahin helvasıydı. Son yıllarda köyde kuzu kalmayınca diğer alternatifler gündeme gelmiştir. Kuzu olsa kesip yüzecek, pişirecek, suyuna pirinç salacak o tecrübeli insanlar ahirete göç etmişler, kendileriyle birlikte birçok güzelliği de alıp götürmüşlerdir. Mezarları nur, mekânları cennet olsun. Bizim sahip olamadığımız güzellikleri onların orada yaşamalarını umuyoruz. Bugün yemekler aşçı tarafından yapılmakta, kuzu yerine büyükbaş hayvan eti kullanılmakta, diğer lezzetlerle birlikte gözlerden çok gönüller köy bazlamasını aramaktadır. Köy camiinde okunan mevlidi şerif, hatim ve yağmur duasının ardından, Gazi Gündüzalp türbesi ziyaret edilmekte, dönüşte köy ilköğretim okulu bahçesinde şölen yemeği yenilmektedir. Yemeğin tatlısı da tahin helvasından burma veya kesme pişmaniyeye dönüşmüştür. Yemek, günümüzün modern yaşantısına uygun olarak poliüretan kaplarda self servis olarak ikram edilmektedir. Yapılan bu şölen yurdumuzun her insanına açık, her vatandaşımız davetlidir. Ankara eski milletvekili Şevket Bülent YAHNİCİ, <Osmanlı torunu, Türk evladı olarak ömrüm boyunca, sağlığım elverdikçe şölene geleceğim> demiş ve şölenlere her yıl katılmıştır.

10/02/2003
Yazan: Mehmet GÜNDÜZALP